YULAY ŞAMİLOĞLU: “kalan hayatimda kazan’a belki daha hiç gidemeyeceğim”

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı bir seneden fazla süren savaşı Tatarların şimdiki halini ve geleceğini direkt etkiledi. Eğer Rusya’nın iç siyasi durumu değişmezse Tatar dünyası XX asırdaki gibi yeniden Demir Perde zamanına dönebilir, diye sanıyor Wisconsin Üniversitesinin şerefli profesörü, şimdiki zamanda Kazakistan’nın Nursultan Nazarbayev adındaki Üniversite profesörü, ABD vatandaşı ve Tatar bilim adamı Yulay Şamiloğlu.
Azatlık’ta yaptığı konuşmada Kazan’a gitmeyi düşünmediğini, Tataristan’ın istiklal yolundan hareket etmediğini, tam tersi Cumhuriyet’in resmi insanlarının köle halinde yönetmeleri hakkında söyledi. Onun söylediklerine göre Tatarlar arasında liderler görünmüyor. Şu sebeple Rusya dağıldığı zaman Tataristan ülkeden en son ayrılacak.Yulay Bey’in cevaplarında hem pesimist fikirler hem de müstakil devlet düşüncesine umut bağladığı da hissedildi.

— Siz eskiden Tataristan’ın bilim adamlarıyla sıkı bağlantıdaydınız. Bu savaş ilişkilerinizi değiştirdi mi? Kazan’ın bilim adamlarıyla görüşüyor musunuz?

— Ben bugüne kadar savaş sebebiyle Tataristan’ın âlimleriyle bağlantılarımı kesiyorum demedim, çünkü bu benim de onların da savaşı değil. Mümkün olduğu kadar ben onlarla bağlantıda kalıyorum. Başka bir mesele – eskiden sık ilişkilerde olduğum âlimleri şimdi ben aramaya korkuyorum. Kendim hakkında düşünmüyorum, onları düşünüyorum. Onlara türlü zorluklar çıkarmamak için onları aramamaya çalışıyorum. Bu benim için ağır bir durum. Telefonla ve WhatsApp’la bile onlarla güvenli bir şekilde konuşabileceğime inanmıyorum. O şifrelenmiş olsa da kuvvet kurumlarının onları açabilecek uygulamaları var gibi.

— Kendiniz Kazan’a gitmeyi düşünüyor musunuz?

— Bu savaş bitene kadar ve Rusya ve Amerika’nın araları düzelmedikçe Kazan’a daha bir kere adım atabileceğimi düşünmüyorum. Ben basketbolcu da, gazeteci de değilim. Ben – âlimim. Tataristan’ın Bilimler Akademisi üyesi olmama rağmen, Kazan’a gitmeye, konuşma yapmaya davet etseler bile, bunun güvenli olabileceğine inanmıyorum. Orada FSB beni tutuklayabilir, o zaman benimle, ailemle ve işimle ne olacak? Böyle sıkıntılara gerek yok. En iyisi — hiç kimsenin başı ağrımasın.
Son sefer Kazan’a pandemi zamanında sanki gittim. Ben Kazakistana taşındığımdan beri Tataristan’a senede 1-2 sefer gidiyordum. Şimdi Kazan’daki konferanslara Zoom üzerinden katılıyorum, yazılarımı gönderiyorum. Kazan’daki dostlarım, meslektaşlarım, Tatar Kongresi — düşmanlarım değiller. Tataristan’ın yöneticilerinin siyaseti hakkında bir şey söylemek istemiyorum. Onları da anlıyorum ama çok şeyleri de kabul edemiyorum.

— Bu savaş, ona bağlı kriz uzun sürse, senelerce devam etse…

— Bana Kazan’a 1989 senesinde gitmek nasip oldu. Şimdi hayatımda Kazan’a bir daha hiç gidemeyebilirim. Rusya’da siyasi durum değişmezse benim Tataristan’a daha gitmem mümkün değil. Belki durum değişir. Ben buna hazırım. Çin’i görmeyi çok isterim, ama Uygur, Tatar ve başka halklara yönelik baskı ve zulümden sonra oraya gitmem benim için merak konusu değil. Çin’e gitsem benim için tehlikeli olabilir diye düşünüyorum. Eğer Rusya’ya gitsem tutuklanabileceğim ihtimali bulunmaktadır. Hükümetler arasındaki herhangi bir çatışmaya sebebiyet vermeme ne gerek var?

— Tataristan topraklarıyla vedalaşmanızı ruhsal taraftan nasıl karşıladınız?

— Ben New York’ta doğup büyüyen bir Tatarım. Babam – Başkortostan’ın Çakmağış ilçesinden, annem Mançurya’da büyümüş, onun ailesi – Penza tarafından. Âlim ve tatar insanı olarak ben kendimi Kazan, Tataristan toprağına bağlı biri olarak görüyorum ve o toprak halkının, âlimlerinin bir vekili olarak hissediyorum. Onların kaygılarına ortak oluyorum. Tataristan’a gitmeme kararım benim için kolay bir karar değil. Ama birisi çantama bir şey yerleştirse, sen ajansın, sen uyuşturucu kullanıyorsun dese… Bu bana gerek değil. Son günlerde The Wall Street Journal medyası gazetecisini tutukladılar. Ben dışarıda kalıp daha faydalı işler yapabiliyorum.

— Savaş başladıktan sonra Tataristan’la işbirliği azaldı mı?

— Şimdi de işbirliği içindeyiz, konferanslara katılıyorum, makalelerimi gönderiyorum. İşbirliğimiz kesilmedi ve kesilmez de diye düşünüyorum. Zamanım az olmasına rağmen ortak çalışmalarımızı devam ettirmeye çalışıyorum. Başka hiç kimse hakkında bişey diyemiyorum. Sadece bir örnek getirebilirim, Finlandiya’dan Tatar olmayan bir âlim Tarih enstitüsünün Mirkasim Osmanov adındaki Altın Ordu’yu öğrenen Merkezi ile işbirliğini kesti. O bunu savaştan dolayı yaptı. Kendim de işbirliğimizi para için değil, Tatar tarihine hizmet etmek için sürdürüyorum. Ben bağlantılarımı kesmiyorum, belki de gelecekte kesmek zorunda kalırım, ama böyle bir durumu göz önüme getiremiyorum.

— Tataristan’da fenle ne olacak? Rusya’da tarih derslikleri değiştiriliyor, militarizm, ideoloji ekleniyor. Moskova’dan Tatar tarihine baskı yapılıyor gibi. Medyada, makalelerde Tatarların asırlar boyunca Rusya devletine hizmet ettikleri hakkında hep altını çizip duruyorlar.

— Ben bunları ilk sefer duyuyorum. Ama hiç birisi benim için beklenmeyen durum ve şok edebilecek haber değiller. Bugün Rusya’da korkunç değişimler oluyor. Ben makaleler, derslikler hakkında bilmiyorum. Benim duyduklarıma göre, şimdi fen dergilerinde siyasi ve ideolojik şeyler yer alıyorlar. Bu da bir üzüntülü durum. Ben bunu ciddi bir şekilde kabul edemiyorum. Bu ideolojik kampanyanın ne kadar devam edebileceği belirsiz. Yarın Rusya savaşta yenilse ve dağılsa bu kampanya sona erer.

— Savaş sırasında Moskova Tataristan’a baskısını arttırdı – “President” isminden vazgeçmeye ve Anayasasını değiştirmeye zorladı. Siz bunu dışarıdan bakarak nasıl değerlendiriyorsunız?

— Bunların hepsi bir facia. Bu duruma şaşırdım. Bu soruya iki taraftan bakabiliriz. Birincisi – sabretmek lazım. Tatarlar kaç yüzyıldır sabrettiler. Bir tarihçi olarak belki 20 sene veya 100 sene sonra başka türlü olur demek mümkündür. Umutsuz olan şeytandır.

İkinci taraftan, Ayaz İshaki’nin “İki yüz sene sonra kriz” eserini aklımızda tutsak, yüz yıl geçtiğini görebiliriz. Daha yüz sene sonra Tatar dili ne durumda olur, Tatar medeniyeti, edebiyatı, genellikle Tatarların hali ne olur – söyleyemiyoruz. Bugün ki yapıldığı baskılar şunu gösteriyor – Rusya üniter bir devleti ve orada sadece Rus dili bilen halkı oluşturmaya çalışıyor. Ben buna çok karşıyım. Bunu onlar yapabilirler mi – söyleyemiyorum, lakin bunun için büyük adımlar atılıyor. Tatarların ana dili benim için çok değerli. Bugünkü siyaset dünyadaki ilerici liberal ideolojiye karşı bir adım olarak nitelendirilir. Avrupa’da az sayılı halkların dillerine önem veriliyorsa, Rusya’da – tam tersi yapılıyor ve dilleri yok etmeye çalışılıyor.

— Tatarlar’a sadece sabretmek ve iyisini ummak mı kalıyor? Tataristan gerçekten mücadele edemiyor mu?

-Bize sabretmekten başka bir çare mi var? Ben bir ABD akademisyeni olarak dil için çekirdek ve ayrı cins kaldığında onu yeniden güçlendirilebildiğini biliyorum. Benim göz önümde onun misalleri var. XIX asırda İbrani dili bir ölü dildi. Onu İsrail ülkesi yeniden canlandırdı. Tatar dilini canlandırmak için ne yapılması gerekiyor? Birincisi – Kazan’da Rus dili kullanım alanının daraltılması ve Tatar dili alanının ise
genişletilmesi gerekiyor. Tatar dilinin şan-şöhretin arttırılması mühimdir. İşe girdiğinde Tatar dili bilmesini zorunlu şart olarak koyulması gerekiyor. Bugün Rusya’nın siyaseti tam tersi, o yüzden Tatar dili dersleri ihtiyari dereceye düşürüldü ve sadece 2 saat kaldı. Bu bir facia. Böyle devam ederse 1-2 kuşak sonra Rusya’da Tatar dili son dillerden biri olacak. Yöneticiler bunu söyleyemiyorlar. Bence, onlar içindeki kendi fikirlerini söyleseler, işlerinden atılacaklar ve hapise girecekler.


— Pek çok gençler, onun içinde Tatarlar ve milli aktivistler de dahil, Rusyadan gitmek zorunda kaldılar. Bu muhacirler XX asır başındakileri hatırlatıyor mu?

— Böyle muhacirler XIX asırda da pek çok oldular. Kırım Tatarları, Çerkezler Osmanlı İmparatorluğuna sığındı. Gitmeyenlerin birçoğu imha edildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında pek çok kişi Sovyetler Birliğinden kaçıp gitti. Onların arasında benim babam da vardı. Böyle bir durum Rusya ve Tatar halkı için çok büyük entelektüel birikim kaybı olarak nitelendiriliyor. Bu nasıl dönüştürülebilir, bilmiyorum. Benim sadece tek fikrim var.

Biz, Nazarbayev Üniversitesinde Türkoloji programını açıyoruz. Benim niyetim – Tatar feninin veya Türki filolojisinin çekirdeğini saklamaktır. Gelecekte bizim öğretmenlerimiz Kazan’a dönseler yeni program açabilsinler diyorum. Lakin Tataristan’da Tatar öğretmenleri kalmazsa, müstakil devlet olmazsa, o zaman onun canlandırılması pek zor olacak. Bu duruma hazır olunması gerekir.

— Rusyanın başlattığı Ukrayna’daki savaş Tatar dünyasını ikiye böldü. Geçen sene Tatar Kongresi Kurulltayının savaşı destekleme kararı Tatarlar’ın dünyadaki namını da, yabancı ülkelerdeki Tatarlar’la ilişkileri de etkiledi. Dışarıdaki Tatarlar’ın bir kısmı Kazan’a, Tataristan’a gitmekten vazgeçiyor. Bu durum Tatar dünyasını yine Demir Perde devri gibi bir duruma sürüklemiyor mu? Yani Rusya’daki Tatarlar kendi hayatlarıyla meşgul, dışarıdakiler – kendi hayalleriyle yaşıyorlar.

-Şimdiki yol o tarafa gösteriyor. Finlandiya’dan, Türkiye’den, ABD’den, Avrupa’dan Tatarlar Rusya’ya, Tataristan’a 20-30 sene gitmeseler, bu Demir Perde devrine dönmek gibi olacak. Ben niçin Kazan’a gitmeye korkuyorum? Beni orada tutuklayabilirler, çünkü bize ajan olarak bakacaklar. Demir Perde olması mümkündür. Şimdi onun yumuşak usulü kullanılıyor.

— ABD analisti Paul Goble, “eğer Rusya’da demokrasi olsaydı, oradan ayrılıp çıkma meselesi kendi kendinden çözülürdü”, diye sanıyor. Savaş sonrası Rusya’nın geleceği, onun dağılabileceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Ben Paul Goble gibi düşünemiyorum. O çok ilginç fikirler söylüyor. Temel mesele – 5-10 sene sonra Rusya bir üniter devlet olarak kalacak mı, kalmayacak mı? Benim bunun hakkında bir tahminim yok. Rusya’nın amelleri, başlatılan savaşları ülkenin geleceğini belirsiz hale koyuyor. Rusya kendi elleriyle ülkeyi bölmeye yol açtı. Uzak Doğu, Ural ayrılırlar mı? Tatarlar ise buna en son olarak katılırlardır.

— Niçin Tataristan en son olarak ayrılıp çıkacak?

-Paul Goble her zaman Yekaterinburg, Uzak Doğu ilk olarak ayrılıp çıkacaklar, diye konuşuyor. Gerçekten de, Tatarlar liderlik göstermiyorlar. Onlar imparatorluğa çok alışmışlar, orada onların kendi yerleri var. Yerlerini ve sermayelerini kaybetmemek için böyle durumda kalmaya hazırlar.

Ama şunu da söylemek gerekir, bence Tataristan yöneticileri övülebilecek ve onaylanabilecek siyaset yapmıyorlar. Ben — köle değilim. Herhalde, diasporada yaşayan Tatarlar kendilerini köle olarak hissetmiyorlar. Açık ve net söylüyorum, Tataristan’daki yöneticiler kendilerini köle olarak hissediyorlar. Onlar için Rusya’nın bir parçası olarak kalmaları mühimdir. Herhangi birisi biz köle değiliz, biz ayrılacağız dese, o kişi hayatta kalmaz veya aşırıcı olarak ilan edilerek tutuklanır. Ben, kahraman ve milliyetçi olarak Tatarların hak ve hukuklarını savunan kişiyi görmüyorum. Elbette, Fevziye Bayramova hariç.

— Rusya dışlanmış ve kapalı bir üniter devlet olarak kalsa, gelecekte artacak siyasal baskı milletleri nasıl etkileyebilir?

— Bu açık açık milletleri yok etme ve Ruslaştırma siyaseti. Onların dillerini, bağımsızlığını ve okullarını yok ediyorlar. Hem bir kere, 35 yaşında roman yazabilecek bir kişisi olmayan bir millet, nasıl bir millet ki? Ben sadece Tatarlar hakkında konuşmuyorum. Bu Rusya’nın Ruslaştırma siyaseti. Ben buna çok karşıyım ve böyle siyasetin büyük düşmanıyım. Ama Astana’da, Türkiye’de, Chicago’da oturup — bir şey yapamıyorum.

— Putin’i sık sık canice tarihi karakterle kıyaslıyorlar. Sizce Tataristan Başkanı Minnihanov hangi tarihi karaktere benziyor?

— Putin’in yolu Hitler’in yoluna benziyor. Putin’in geleceği Hitler’in sığınaktaki hayatı gibi olur mu? Bu abartılı bir konuşma mı, değil mi – ama onun başarıya ulaşabilecek bir yoldan gitmesini hiç hayal edemiyorum. O savaşı kaybeder ve şimdiki şerefli durumunda kalmaz diye düşünüyorum.

Bizim yöneticilerimize geldiğimizde, kendi Tararlarımızı kötülemek istemiyorum. Biz çok zavallılarız, biçareleriz. Onlara hiç bir saygım-hürmetim kalmadı. Tataristan yöneticilerini isimlendirmek için XVI asırı hatırlamak lazım. O zamanki kullanılan sözleri şimdi seslendirmeye istemiyorum.

Ben Altın Ordu ve ondan sonraki devrin tarihçisi olarak konuşuyorum. Kazan hanlığında Şirin’ler ve başka kabileler olsun, onlar hep hanı sattılar. Bu milli facia. Öyle sözleri kullanmıyorum. O zamanki milli düşünce şimdikinin aynısı değil. Onlar kendi menfaatlerini düşünmüşler, Tatar halkının milliyetçisi olamamışlar, geleceği düşünmemişler. Bugünkü yöneticiler Tatar halkını saklayıp kalmak için ne yaptılar? Bu soruyu sormak lazım. Maalesef, cevabı tatmin edici değil.

— XVI asır dediğinde Şah Aliler akla geliyor.

— O sözleri kullanmamaya çalışıyorum. Ben milli tarihçi değilim. Ooo, onların milli kahramanları, millete ihanet eden kişiler hakkında konuştuğum gibi konuşmuyorum. Bu benin kullandığım usul değil.

Rusya savaşı kazanırsa, üniter devlet olarak kalırsa, Tatarların umudu kalmayacak. Rusya üniter devlet olarak kalmazsa, onun yerine kaç devlet oluşur? İki mi, üç mü, beş mi, on mu, yirmi mi? O zaman Tatar dili saklanıp kalabilir. Başka mesele – Rusya dağılırsa, İdil-Ural devleti inşa edilirse, oraya pek çok Fin Ugor halkları girecek. Onların ortak dili hangisi olacak? Tatar dilinin yeri ne olacak? Bu problem hakkında birisi düşünüyor mu, burada hangi mantık var – bilmiyorum.

kaynak: Azatlıq radio

Tataristan Reisi Minnihanov “Persona non grata”

Tataristan Reisi Minnihanov’u Moldova başkenti Kişinev’de aşağıladılar. Onun kendi ihbarına göre o oraya gelmiş, lakin ona uçaktan inmeye izin vermeyerek ve istenmeyen şahıs olarak ilan ederek Moldova’ya almamışlar. Buna şaşırmaya gerek yok, çünkü Rustam Minnihanov Putin dünyasını, Putin savaşını destekliyor. Hem burada Moldova’nın kararı mantıklı, çünkü onlar Ukrayna’yı destekliyorlar ve onlar saldırgan Rus dünyasına tehlikeli yakınlıkta bulunmaktalar. Böylece Rustam Minnihanov etnik olarak Rus olmamasına rağmen Putin-Rus dünyası oluşumunda yer aldığı için “Persona non grata” olmakta. Kısa bir süre önce onu eşiyle birlikte aynı şekilde Kanada’da da ilan ettiler ve ona özel yaptırım uygulanacağını söylediler.